Kocaman bir selam, Hayat hızlı akıyor ve ben bunu tutamıyorum. Normalde bir çok şey yapmak istesemde malesef temellik ağır basıyor.
"İnsan bir şeyi istemeli" Güzel bir yazı okudum ve sizinlede paylaşmak istiyorum.
Artık takı, kutu, hobi işlerini yapmamıyorum bari sizlere güzel şeyler okutup bilgilendirmeler sunayım. Arada da beni hatırlarsınız.
Güzel bir yaz olmasını dilerim.
İfade edilmeyen öfke hasta ediyor
Çocuklu hayatta insan kendiyle ilgili çok şey öğreniyor.
Ona yetebilmek, ona rehber olabilmek adına çalıştıkça kendi arızalarını
da daha net görmeye başlıyor. Son zamanlarda bir kitap okuyorum
“Breaking Free from the Victim Trap” - “Kurban Psikolojisinden
Kurtulmak". Birçok insanın ailesinden öğrendiği, bilinçsizce uyguladığı
bir davranış modelinden bahsediyor. Kurban modeli denen bu davranış
birçok bağımlılığın (sigara, alkol, seks, alışveriş, aşırı yeme vs.)
yanı sıra kişilerarası doğru yürümeyen ilişkilerin de temeli olarak
görülüyor…
Kitabın yazarı Diane Zimberhoff adında bir hipnoterapist;
çoğunlukla yeme bozuklukları alanında hipnozla tedavi yapan bir uzman.
Zimberhoff’a göre birçok hastalığın ortaya çıkma sebebi ifade edilmeyen,
bastırılan negatif duyguların bedende birikmesi. Negatif duygular,
özellikle de öfke söze ya da eyleme dökülmediğinde vücuda zarar veriyor.
Bazı insan bu öfke enerjisini çenesinde biriktirir, diyor yazar. Bu
durumu diş gıcırdatma, çene kemiğinde kıtırdama gibi semptomlarla
ilişkilendiriyor. Ülser ve kolon kanseri gibi hastalıkları öfkeyi
vücudun karın bölgesinde biriktirmekten; meme kanserini ise hayatı
boyunca başkalarına bakmayı görev edinmiş, kendi ihtiyaçlarını göz ardı
etmiş insanlardaki öfke birikmesinin bir sonucu olabileceğinden dem
vuruyor. Kendini başkalarının ihtiyaçlarına adayanların meme kanserine
yakalanma ihtimalinin yüksek olmasını kadın memesinin “ötekilere bakım
verme” anlamına gelen bir vücut parçası olmasına bağlıyor. Zimberhoff’a
göre “karnım ağrıyor” demek “ruhum acıdı” demekten daha kolay olduğu
için insanlar duygusal yaralarını fiziksel yaraya, yani hastalıklara
dönüştürüyorlar…
Öfkeyi vücutta biriktirip hasta olmamak için çocukluktan
itibaren alınabilecek önlemler var. Bunların en başında duyguların
ifadesine müsaade etmek geliyor. Yeni nesil çocuk yetiştirme
kaynaklarında sıklıkla altı çizilen ebeveynin çocuğunun “duygularını
aynalaması” işte bu yüzden önemli. Çocuk böylece yaşadığı duygunun adını
öğreniyor ilk önce: Üzgün, kızgın, korkmuş, yalnızlık, utanma, kıskanma
gibi kelimelere vakıf oldukça kendini ifadesi kolaylaşıyor. Kardeşini
kıskandığı için gidip kafasını duvara vurmuyor da annesine “Onunla çok
ilgilendiğin için kıskanıyorum” diyebiliyor; bu ifade duygunun çocuğun
bedeninde büyümesinin ve birikmesinin önüne geçiyor. Sözlü ifadenin
yanı sıra duyguların vücutta sebep olduğu değişikliklere (gerilimlere)
dair bir farkındalıktan da bahsediliyor. Birine kızınca karnının
kasılması, göğsünün daralması gibi vücutsal etkileri hepimiz yaşıyor ama
buna genellikle dikkat etmiyoruz; oysa ki bu da öğrenilebilen bir
beceri.
Markette kendini yere atarak ağlayan çocuk görüntüsünü
biliyoruz hepimiz. İşte bu durum, doğru zamanda ve yerde ifade edilmeyen
öfkenin bir tantrum olarak uygusuz bir yerde patlak vermesi şeklinde
yorumlanıyor.
- Küçük kızlar hanım hanımcık otururlar!
- Erkekler ağlamaz!
- N’olucak canım oyuncağını aldıysa, sen de onunkini alırsın, sus şimdi
- Bunda üzülecek bir şey yok, git odanda ağla
- Ağlayınca çok çirkin oluyorsun…
- Çocuk dediğin bağırıp çağırmaz
gibi bize basit gibi gözüken yönlendirmeler ile öğretiyoruz
çocuklara duygularının önemsiz olduğunu ve onları bastırmayı. Çocuk
kendini sokaklarda ağlayarak yere atmasın diye kızdığı, üzüldüğü,
utandığı küçük küçük durumlarda ona bu duyguları dışa vurması için
fırsat vermek gerekiyor…
"Çok kızmış görünüyorsun. Gel beraber şu yastığı yumruklayıp o öfkeyi bedeninden çıkaralım. Annen sana yardım edecek."
Aksi halde halka açık alanda yaşanan tantrum ebeveyni de
utanç durumuna sokacağı için çocukta patlayan öfkeyi yine utanç ve
suçlulukla bastırma yoluna gidiliyor. Bu tantrumlar da bastırıldıkça
çocuk duygularının önemsizliğine ikna olup onları yok sayan bir yetişkin
olarak büyüyor ve sonunda biriken enerji vücudun bir yerinden hastalık
olarak patlak veriyor deniyor. Dikkate almaya değer bir yaklaşım.
Gerçekten çok faydalı bir yazı çok teşekkürler
YanıtlaSilçok teşekkür ederim. İnş uygularız cocuklarımıza ve kendimize . İyi günler )
Sil